Memleketimizde çok derin bir “elmalarla armutları birbirine karıştırma” sorunu var. Her örnekte bir kez daha görüyoruz ki Ufuk Uras meclis kürsüsünden Nimet Çubukçu’ya “okullarda mantık dersleri arttırılmalı” derken haklıymış.
Bu haftaki örneğimizde ise elmalar sanat eserleri, armutlar da toplumsal (belki de siyasi) kaygılar.
Bilgi Üniversitesi’nde bitirme projesi olarak “pornografik” film çeken öğrenci mezun oldu ama bu filme D, yani en düşük geçer notu veren (ve birisi bölümün kurucusu olan) öğretim üyeleri okuldan apar topar atıldı.
Normal şartlarda dünya tarihindeki örneklerine bakıldığında hep sanat ve bilim toplumları yönlendirmiştir. Sanatçılar farklı fikirleri “özgürce” ortaya koymuş, halk tepkilerini verip, bazılarını elemiş, bazılarını el üstünde tutmuştur. El üstünde tutulanlar da zamanla insanlığı geliştirmiştir.
Bizde ise herşey tepeden inme oluyor. Ahlak da tepeden inme, sanat da… Birisi pornografik film yapıyor, kalitesizliğinden dolayı hakettiği bir not alıyor ve öğretim görevlileri okuldan atılana kadar ortaya hiç tepki çıkmıyor. Zaten bir filmin o kadar ahlak dışı ve kabul edilemez olması durumunda halk tarafından benimsenmeyeceği, kimseyi doğru düzgün etkilemeyeceği ortada.
Sonra tepeden birileri kalkıyor, kimseyi ilgilendirmemesi gereken bu olayı bir anda ülke çapında bir rezalete çeviriyor.
Ne diyeyim. Filmi çeken genç haklıymış: “Üniversitelerde özgürlük yok”. Bugüne kadar en çok muhafazakar kesimin, genellikle başörtüsünü örnek verip kurduğu bu cümleyi bugün porno film çeken bir yönetmen aynen kuruyorsa, düşündüğümüzden çok daha büyük sorunlarımız var demektir.
Bir yanıt yazın