Nasıl Oylamalıyız?

Referandum tarihi ve oylayacağımız paketin içeriği kesinleştiğinden beri tartışmalar tekrar alevlendi. Yalnız tartışmalar artık paketin içeriğinden çok seçim havasına girmiş siyasilerin değerlendirmesine döndü.

Yoldan geçen vatandaşı rastgele çevirip sorsak “neyi oyluyorsunuz yahu?” diye, alacağımız cevaplar binbir çeşit:

  • “1980 darbe anayasası kalsın mı gitsin mi?” diye oylayacağım!
  • Statükodan kurtulmak için oylayacağım!
  • “AK Parti kalsın mı gitsin mi?” diye oylayacağım!
  • “Daha fazla insan hakları olmalı mı?” diye oylayacağım!
  • Yargı sisteminin değişip değişmemesini oylayacağım!
  • Tuttuğum partim ne derse onu desteklemek için oylayacağım!
  • Ben bilmem beyim bilir…

ve daha niceleri.

Halbuki bunların herbirisi ayrı ayrı yetersiz ve dayanağı olmayan tanımlamalar.

Öncelikle anayasa değişmiyor, anayasanın bir kısmı değişiyor. Dolayısıyla 1980 anayasasından kurtulduğumuz falan yok. Bu tanım AK Parti ve destekçisi basının araya sokuşturduğu slogan reklamlardan birisi.

Statüko konusu ise daha derin. AK Parti yanlısı bir çok kişi bu konuda “Neyi Oylayacağız” yazısında değinildiği gibi bu değişiklik paketini statükoyu devirecek araç, referandumu da fırsat olarak yorumluyor. Halbuki bu tanımın altı boş olduğu gibi, tamamen taraflı bir yorum.

Statüko, latince “Statu Quo” yani “mevcut düzen” anlamına gelir. İngilizce de sıkça kullanılan deyim haliyle “Status Quo” ise önyargılar anlamında da kullanılır. Bizim siyaset jargonumuza girişi de sanırım bu iki kullanımın harmanlanıp garip bir yorumuyla gelişti. Bizde ise artık statüko dendiğinde “kadrolara yerleşmiş baskın zihniyet” anlamında kullanılıyor. Statüko olarak işaret edilenler genel olarak kendileri gibi olmayanları barındırmamakla, düzeni kendi egemenliklerini devam ettirmek için sömürmekle suçlanıyorlar. (“Statüko” konusuna dalıp gitmeden referandum konusuna dönelim.)

Bu anayasa paketine destek olanlar statükoyu devirmeyi umarken, pakete karşı olanlar da AK Parti’nin yargıyada kadrolaşarak yerleşmeyi planladığını öne sürüyor. Halbuki bütün bu iddiaların kaynağı olan “yasamanın yargıya çok daha fazla adam gönderecek olması”nın mantığı üzerine tartışan yok.

Bütün bunlar yine de kendi içinde mazur görülebilir yorumlar. Bir de particilik olayı var ki, evlere şenlik. “AK Parti yaptıysa doğrudur” diyenler, “AK Parti yaptı ya, aman dikkat kesin bir halt çıkar altından” diyenler tam olarak al birini vur ötekine durumunda birbirlerine anlamsız atışmalarla gündemi meşgul ediyorlar.

Peki ne olmalıydı?

Öncelikle, anayasa değişikliği mecliste halledilmeliydi.

Ha bunu beceremediler, o zaman daha ufak maddelerle tek tek mecliste görüşülmeliydi. Toptan referanduma gidilip de vatandaş 20 küsür madde içinde bilmemkaçını onaylayıp bilmemkaçını onaylamıyor diye ikilemde bırakılmamalıydı.

Ha onu da belli ki belirli hesaplar yüzünden yapmadılar. Artık bizi, hepimizi yetkin olmadığımız bir konuda karar vermeye zorladıklarına göre oturup adamakıllı bu paketi inceleyerek, içeriğini irdeleyip kendimizce en doğru kararı vermeliyiz.

Sadede gelirsek…

Kabaca, paketin;

  • 3te 1i gerçektan değişmesi gereken maddeler.
  • 3te 1i de bir o kadar tartışmaya açık madde.
  • Kalan 3’te 1i de iddia edilen demokrasi atılımı için oldukça yetersiz.

Dolayısıyla benim bu referandumda oyum “Hayır” olacaktır. Bunun asıl sebebi de paketin yetersizliği, elmalarla armutların bir arada oylanmaya zorlanmış olması ve referanduma siyasi oyunların alet edilmiş olması.

Geçici bazı çözümler ve  istenmeyen bir anayasaya yapılacak tartışmalı bir yamadansa, bu yamaya Hayır diyerek adam gibi bir yeni anayasaya siyasileri yönlendirmeyi tercih ederim.

Bize sunulanla yetinip evet demektense, daha iyisi için Hayır demeyi öğrenmemizi dilerim.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir