İsrail’in Mavi Marmara çıkartmasının üzerinden günler geçtikçe sinirler yatışıyor, öfke dinmese de yorumlara nefret dışında yeni bakışlar ekleniyor. Bu açıklamalar arasında dindar kesim için herhalde en şaşırtıcı olanı Fethullah Gülen tarafından, Amerikan The Wall Street Journal gazetesine verdiği röportajda yapıldı:
Haberi ilk gördüğümde gözlerime inanamadım ve emin olmak için cemaatin gayri resmi yayın organı Zaman ve bahsi geçen röportajın sahibi Wall Street Journal ile doğruladım.
Önce şaşırdım. Kabul etmek gerek, İHH izin almış olsaydı bütün bu yaşananlar hiç yaşanmaz, kimse ölmezdi. En azından bu şekilde. İsrail’e haksız da olsa, kendilerince bir gerekçe verilmiş olmazdı. Bu ayrıntıya bizim basınımız ucundan azıcık, yurtdışı basın sıklıkla değinmiş olsa da, bu yorumun Gülen’den gelmesi beni şaşırttı.
Ardından düşünmeye başladım. Birkaç hafta önce Gülen’in AK Parti’yi artık alenen desteklemekten uzaklaşmaya başladığını ima eden bir makale okumuştum. O vakitlerde pek mantıklı gelmemişti.
Ardından Gülen’in CHP’deki malum kaset ile ilgili “samimi” mesajını gördük. Deniz Baykal ayrılırken, giderayak Gülen’i temize çıkartıyordu. Ardından CHP’nin AK Parti’ye birileri tarafından alternatif haline getirtilme planı olduğundan bahsedildi bu skandal için.
Bugün ise yalnız AK Parti değil, neredeyse tüm Türkiye suçu 100% İsrail’e atarken, İHH’nın kurban konumuna toz kondurmazken (ki bence haklı olarak), Gülen bu açıklamayı yaptı.
Gülen’in ne zor röportaj verdiğini zaten hepimiz biliyoruz. The Wall Street Journal’ın ise (komplo teorilerini yakından takip edenler bilirler) Amerika’da “Illuminati” olarak bilinen; bizde ise daha çok “siyonist dünya derin devleti” denen oluşum ile ne kadar bağlantılı olduğunu da ilgilenenler biliyor. Dolayısıyla Gülen’in bu röportajı vermesi, gazetenin de Gülen’i yalnızca “imam” diye tanıtmasına rağmen yayınlamış olması ilginç bir gelişme.
Bu bir dizi “tesadüfi” olayı ardarda 2-3 hafta içinde yaşamış olmak ise benim gibi “komplo teorisi gözlemcisi” birini işkillendirmeye yetti de arttı bile.
Bütün bu yarı-varsayımsal bağlantıları farkeder farketmez paylaşmak ihtiyacı hissettim.
Belki kurduğum bağlantı doğrudur, belki topyekün yanlıştır…
Belki de Gülen yalnızca tarafsız entellektüel kişiliğini ortaya koymuştur…
Belki de ben paranoyak, çocuksu hayallerle dünya politikasının anlamsız ayrıntılarına takılan manyağın biriyimdir…
Sonuç olarak ne olmuşsa oldu. Bu açıklama şaşırtıcı olduğundan çok düşündürücü olmalı.
Bir yanıt yazın